/* BURADAN */ /* BURAYA */

Sayfalar

12 Nisan 2020

İSTANBUL MİLLETVEKILİ SAYIN PROF. DR. ÜMİT ÖZDAĞ'IN DİYANET İŞLERİ BAŞKANINA YAZDIĞI *MUTLAKA* *OKUNMASI* *GEREKEN* *TARİHİ* VE İBRETLİK *MEKTUBU*

Diyanet İşleri Başkanı
Prof. Dr. Ali Erbaş
Sayın Başkan,
Türkiye ağır bir çoklu kriz sürecinden geçmektedir.
Bu çoklu krizin ana unsurları, tek adam yönetimine geçiş ile iyice belirginleşen Devlet Krizi; Türk toplumunu ayrıştıran/düşmanlaştıran politikalar  neticesinde ortaya çıkan Milli Birlik Krizi; yanlış ekonomik politikalar sonucunda ortaya çıkan Ekonomik Kriz ve 5.3 milyon Suriyeli sığınmacının ülkemize gelişiyle oluşan Sığınmacı Krizidir. 
Küresel ve bölgesel gelişmeler, bu çoklu krizden geçen ülkemizin önümüzdeki yıllarda daha da ağır bir politik buhran yaşayacağını göstermektedir.
Emperyalist güçler, yaşadığımız krizin sonuçlarını ve gerçekleşecek buhranı istismar etmek isteyeceklerdir.
Batı emperyalizmi için Doğu veya Türk sorunu 1071'de Malazgirt'e girmemizle birlikte başlamıştır.
1071'de Malazgirt'ten giren Türk Ordusu, 1083'te İznik'i başkent yapmış ve Anadolu Türk Selçuklu devletini kurmuştur. Böylece Türk milletinin İslam adına birleşik Avrupa uygarlığına, Hristiyan Avrupa'ya karşı 900 senedir devam etmekte olan mücadelesi başlamıştır. İznik'in başkent ilan edilmesi  üzerine 1094'de ilk Haçlı  seferi başlamış ve 1272’ye kadar ardı ardına 9 Haçlı Seferi gerçekleşmiştir.
Türk Milleti amacı kendisini Anadolu'dan atmak olan Haçlı Seferlerini göğüslemiş, yenmiş Anadolu üzerindeki egemenliğini tartışmasız hale getirmiştir. Haçlı Seferlerinin aşılmasını, Osmanlı Türklüğünün milletimizin egemenliğini önce Balkanlara, sonra Orta Avrupa'ya   taşıması izlemiştir.
Bu ilerleyiş Türk Milletinin Rumeli’ye ilk adımını attığı 1352’de başlamış, 1683’de Viyana önünde başlayan geri çekilişe kadar devam eden 331 seneye yayılmıştır.
1683 ile 1921 arasında Türk milleti Viyana'dan Sakarya Nehrine kadar 238 sene süren geri çekilme süreci içinde olmuştur.
Çekilen sadece ordumuz ve sancağımız değil, milletimiz, dinimiz ve kültürümüzdür. Bu geri çekilme sırasında tarihin en uzun ve en  büyük soykırımı yaşanmıştır. 1812-1918 arasında Balkanlar ve Kafkaslardan 4.5 milyon Türk Anadolu’ya sığınırken, 5 milyon Türk ise tarihin en uzun ve en büyük soykırımı sonunda yaşamlarını yitirmişlerdir.
1918'de Kudüs'e giren İngiliz general son Haçlı Seferi'nin başarı ile sonuçlandığını açıklamıştır.
Artık sıra Asya'nın kızılderilileri olarak görülen  Türk milletinin Anadolu'dan tasfiyesine gelmiştir.

Birinci Dünya Savaşı'nın yorgun galipleri Türk milletinin kasaplığını yapma görevini Yunan ordusuna vermiş, kendisi ise bu kasaplığa arkadan yardım etmiştir.
Bu kasap ordunun on binlerce Türk evladını işkenceler ile katlettiğini, binlerce Türk kadınına aşağılık şekilde tecavüz ettiğini biliyoruz.

Siz, Sayın Başkan,
Anadolu'nun harem-i ismetine tecavüz eden Yunan ordusunun savaşı kazanmasını arzu eden bir Türk-İslam düşmanını hasta ziyareti adı altında ziyaret ederek Yunan ordusunun katlettiği insanlarımızın ruhlarını incittiniz. İncittiğiniz sadece tecavüz edilip işkenceler ile öldürülen Türk analarının, süngülenerek katledilen bebeklerimizin, adım adım çarpışarak şehit olan mehmetçiklerin ruhları değildir. Onlara bütün umutlarını bağlayan yüz milyonlarca mazlum millet mensubunun da ruhlarıdır.
Sayın Başkan,
Türk İstiklal Harbi, Türk milletinin yok edilmeye karşı direnişidir.

Türk İstiklal Harbi cereyan ederken dünyada 300 milyon Müslüman vardır. Bu 300 milyon Müslümanın Sakarya ve Aras arasına sıkışan 10 milyonu, Türk milleti bağımsızlık mücadelesi verirken 290 milyonu emperyalizmin egemenliği altında yaşamaktaydı.
Bu anlamda Türk İstiklal Harbi sadece Türk milletinin değil bütün İslam dünyası ve mazlum milletlerin de emperyalizme karşı isyanıydı.

Sayın Başkan,
Durum bu iken başkanlığını yaptığınız DİB Türk milletini kucaklamak yerine iktidar partisinin yan kuruluşu gibi çalışmaktadır. Bazı imamlar camilerde muhalefet partilerine hakaret etmekte, iktidar propagandası yapmaktadırlar. Görüyoruz ki, İstiklal Harbimizin önderi ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e karşı bir huruç harekatı yapılmak istenmektedir.
Bu harekatın koçbaşı olarak DİB görev almıştır.

Türk milletinin tamamının ortak değeri olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Türk İstiklal Harbi'ne karşı başında olduğunuz kurum düşmanca tavır almıştır. Devletimizi ve kurumunuzu kuran Atatürk’ten kurum sitesinde bahsetmiyorsunuz. Atatürk ve silah arkadaşları için dua edilmesini yasakladığınız haberleri gazetelerde çıkıyor. Atatürk’ün fotoğraflarını cami yaptırma derneklerinden indirtmeye çalışıyorsunuz. Raporlarınızda Atatürk’ü din karşıtı gibi göstermeye çalışıyorsunuz.

Sayın Başkan,
Ben size kısaca Atatürk’ü anlatayım. 4 Ekim 1911. İtalya ilk sömürgesini oluşturmak amacı ile Libya’nın işgaline başlıyor. Osmanlı Devleti'nin İtalya ile açık ve kapsamlı bir savaşa girme gücü yok. Ancak isteyen subayların gönüllü olarak Libya’ya gitmelerine izin verildi. Binlerce subay arasından bir avuç subay gönüllü olarak Libya’ya gitti. Mustafa Kemal, 22 Aralık 1911’de Derne’ye ulaştı. Arap kabilelerini gerilla savaşı için örgütledi ve İstanbul, Libya’dan vazgeçen anlaşmayı imzalayana kadar İtalyanlar ile savaştı.
(1911 - 1912)

Birinci Dünya Savaşı başlayınca Mustafa Kemal, görev istedi. Çanakkale’ye atandı. İngiliz, Avustralya, Yeni Zelanda ve Fransız birlikleri ile savaştı, yendi. (1915-1916) Çanakkale’den sonra Mustafa Kemal, 16. Kolordu’ya Doğu cephesine atandı. 16 Nisan 1916’da Silvan’da göreve başladı. Muş-Bingöl hattında ilerleyen Rus Ordusu ile savaştı. 7 Ağustos 1916’da Muş’u ve sonra Bitlis’i Rus Ordusundan geri aldı. Haziran 1917’de Mustafa Kemal, 7. Ordu ile Filistin Cephesinde görevlendirildi.
Artık sırada tekrar İngiliz ordusu vardı. Ancak, İngilizler kadar büyük bir sorun Türk askerinin kanı üzerinde Alman menfaatlerini gerçekleştirmeye çalışan Alman komutanlardı.
Ekim 1917’de görevinden istifa edip İstanbul’a döndü. Mustafa Kemal’in İstanbul’a dönmesinden 15 gün sonra İngilizler saldırdılar ve Kudüs’ü aldılar. Mustafa Kemal’in uyarılarında haklı olduğu anlaşılmıştı. 1 Eylül 1918’de tekrar aynı göreve atandı ve göreve başladı. Bu sefer Alman Falkenheim gitmiş, onun kadar yanlış bir adam olan Liman von Sanders yerini almıştı. Sanders’in mutlak ölüme götürdüğü Türk birliklerini, yok olmaktan kurtarıp, savaşarak geri çekti ve kuzeyde sağlam bir hat üzerine yerleştirdi.

Artık Birinci Dünya Savaşı bitmişti. Kaybetmiştik. Ancak Mustafa Kemal, Türk milletinin yeni bir savaşa başlayacağının bilinci içinde her bir Türk gencini gelecekteki savaş için hazırlıyordu (1917-1918).  Bazı ahlaksız, vicdansız, cahil ve beyinsizlerin söylediğinin aksine, Mustafa Kemal Atatürk,  hayatının büyük bir bölümünde Osmanlı Türk Devleti'nin yıkılmamasının mücadelesini vermiştir. 
19 Mayıs 1919.  1683’de gerçekleştirdiğimiz İkinci Viyana Kuşatmasından beri geri çekilen Türk milleti artık “nihai” olarak yenilmiştir. Düşmanlarımız sadece bizi değil, müttefiklerimizi de yenmişlerdir.
Yunan ordusu, Avrupa emperyalizminin kasap ordusu olarak yukarıda kaydettiğim gibi Anadolu’ya yollanmıştır.
Türk halkı yoksul, yorgun ve inançsızdır. Mustafa Kemal Paşa’nın 1911’de Libya’da en küçük gerilla birliğinden başlayarak sekiz sene içinde ordu komutanlığına kadar her kademedeki birliği komuta ederek pişen askeri dehası, şimdi siyasi ve psikolojik bir dehayı ortaya çıkarmaya başlar. Mustafa Kemal, Türk milletini tekrar savaşa ikna eder.

Meclis kurulur, ordu kurulur, Birinci ve İkinci İnönü, Eskişehir-Kütahya, Sakarya, Dumlupınar. Sonra önce İzmir’e ve İstanbul’a giren Türk Ordusu. İstanbul’un ikinci kez fethi. Hazreti Peygamberin Hadis-i Şerif’i yere düşmez. “Konstantinopolis’i fetheden asker ne güzel askerdir. Onu fetheden komutan ne güzel komutandır.”
İstiklal Harbi, Türk milletinin savaşı tekrar kabul etmesi ve İngiliz emperyalizmini siyasi, Yunan ordusunu ise askeri olarak yenmesidir (1919-1922).

Sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması başlar. 1071-1683 arasında 612 sene sürekli savaşarak ilerleyen ve sonra 1683’den 1921’e kadar 238 sene sürekli savaşarak adım adım geri çekilen bir millet, bir dinin tek başına birleşik Avrupa’ya karşı kılıcı ve kalkanı olan bir millet, yaralarını sarmak için çabalamaktadır.

8 Kasım 1938. Mustafa Kemal uyanır. Saate bakar göremez. Hasan Rıza Soyak’a sorar: “Saat kaç?”, “7.00 efendim” Aynı soruyu birkaç kez daha sorar. Soyak, cevabı tekrar ederek, saatin 19.00 olduğunu söyler.
Soyak, “Biraz rahat ettiniz mi efendim?” diye sorar. Gazi “Evet” der. Doktor Neşet Ömer İrelp, dilini çıkarmasını ister. Mustafa Kemal dener. Ancak sonra dilini geri çeker. İrelp’e dikkatle bakar ve son olarak “Aleykümselam” der.

30 saat süren komadan hiç çıkmaz ve 10 Kasım saat 09.05’de kalbi durur.
 “Melekler, onların canlarını iyiler olarak alırken, ’selamün aleyküm! yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık cennete girin’ derler.” (Nahl/32)

Sayın Başkan,
Gazi Mustafa Kemal Atatürk sadece Türk milletinin değil, İslam dünyasının da son dehasıdır. Başında bulunduğunuz kurum Atatürk’e, Türk İstiklal Harbi'ne saygısızlık, düşmanlık yaparak Türk Milleti’nin büyük çoğunluğundan hızla kopmaktadır.

Sayın Başkan,
Uzun bir süre DİB’in İstiklal Harbimize ve  Atatürk’e saldırılarını, düşmanlığını sessizce izleyen, camiden uzaklaşan vatandaşlar artık  tepkilerini sesli şekilde göstermeye başlamışlardır. Camilerimizde kavgalar ve protestolar çıkmaktadır.  Türkiye'de her geçen gün cuma namazına giden sayısı azalmakta, tepkisel  olarak deist ve ateist sayısı tırmanmaktadır.

Sovyetler  Birliği döneminde Rusya’da ateist propaganda bile ateizmin gelişmesi konusunda sizin sağladığınız başarıyı sağlayamamıştı.
Bu “başarı” sizin eserinizdir.

Sayın Başkan,
Hz. Osman'ın katilleri gibi ümmeti bölüyorsunuz.
Bu gidiş iyi bir gidiş değildir. DİB izlemekte olduğu bölücü ve dışlayıcı politikaları terk etmezse yarın daha büyük olayların olması muhtemeldir. Hatta DİB camilerine gitmek istemeyenlerin kendi camilerini kurmaları şaşırtıcı olmayacaktır.  DİB, AKP'nin değil, bütün milletin Diyaneti olduğunu hatırlamak zorundadır.

Sayın Başkan,
Bulunduğunuz makam, Türk İstiklal Harbi’nin manevi önderlerinden ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ilk başkanı Rıfat Börekçi'nin makamıdır. Bulunduğunuz makam, aziz milletimizin dinimizi öğrenmesini ve güçlü maneviyata sahip olmasını  sağlamakla görevlidir. Bulunduğunuz makam partizanlık yapma değil bütün yurttaşları kucaklama, eşit sevgi ve şefkat gösterme makamıdır. Siyasetin ayırdığı hatta son dönemde düşmanlaştırdığı kitleleri; bir araya getirme, aynı milletin çocukları, aynı peygamberin ümmeti olma duygusunu verme görevi Diyanet İşleri Başkanlığına düşmektedir. Ülkemize yönelik küresel ve bölgesel gelişmelerin  ağır tehditleri gündeme taşıdığı bir dönemde milli birlik ve beraberliğimiz daha da büyük önem kazanmaktadır.

Sayın Başkan,
Şu ana kadar birçok büyük yanlış uygulamaya imza attınız. Ancak bunları düzeltmek için hala adım atma şansınız var.
Türk milletinin bölünmesine, ayrışmasına, düşmanlaşmasına daha fazla yardımcı olmayın.
Aziz Atatürk’ün iç cephe dediği milli birliğimizi güçlendirici adımları hızla atın. İstiklal Harbimize ve Atatürk’e, Türk Milletinin milli değerlerine saygı gösterin.  DİB’i Atatürk’e saldırıların koçbaşı olarak kullanmaktan  vazgeçip, bir süre birlikte çalıştığınız FETÖ ile gerçek bir mücadeleye başlayın. Araştırmacı-gazeteci İsmail Saymaz’ın “Şehvetiye Tarikatı” kitabını okuyun ve gereken önlemleri alın.

Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ
İYİ Parti
İstanbul Milletvekili

06 Nisan 2020

BAKANIN GENELGESİNE YANIT GİBİ OLMUŞ

Sayın Bülent Eczacıbaşı, BAKANIN GENELGESİNE ÇOK GÜZEL BİR YANIT VERMİŞ gibi olmuş

Mesleğin doğuştan çekiciliği var.
Çocuğa sor, büyüyünce ne olacaksın?
“Doktor olacağım” der.

*

En gözde damat adayıdır.
Hemen herkes, kızını doktorla evlendirmek ister.
Kadınlarımız arasında “beni ne doktorlar istedi” diye başlayan atasözü bile vardır.

*

Şarkıdır.
Afrodizyaktır.
“Doktor civanım, seni istiyor canım.”

*

Küçük ilanların büyük vaatleridir.
“Doktordan satılık otomobil.”
“Doktordan satılık işyeri.”
Kullanılmışsa bile, doktorun kullanmış olması “kalite” göstergesidir.
“Doktora kiralık” ilanı da öyle.
Evini vereceksen doktora ver.
Temizdir en azından, eminsindir.

*

Meslek seçerken…
Kız verirken…
Kocaya varırken…
Otomobil alırken……
Ev kiralarken…
Doktor iyi.
Fikrini söylerse…
Şerefsiz doktor!

*

Asrın liderimiz mesela, safra kesesi ameliyatı yapabilir mi?
Böbrek nakli?
Pansuman bile yapamaz.
Bebeğin hastalansa, tedavi etmesi için Binali beye götürür müsün?
Var mı aramızda böyle bir gerizekalı?

*

Ama, çok sıradan bademcik ameliyatını yapabilen bir hekim, gayet güzel başbakanlık yapabilir.
Refik Saydam, hekimdi.
Sadi Irmak, hekimdi.
TBMM başkanı Mustafa Kalemli, hekimdi.

*

O halde… Reçeteye aspirin yazma yetkisi bile olmayan tiplerin hükümette en önemli makamlara gelmesini tehlikeli bulmuyorsun da, canını emanet ettiğin hekimlerin hükümetle alakalı fikir beyan etmesini mi sakıncalı buluyorsun?

*

Komada geliyorsun, bacağını kesiyor, damar çıkarıp, kalbine bağlıyor, gebermekten kurtuluyorsun. Geceyarısı ateşi kırka vuran evladını Azrail'in elinden alıyor. Kardeşinin hızara kaptırdığı parmağını yerine dikiyor. Beyin kanaması geçiren anneni hayata döndürüyor. Babanın katarakttan görmeyen gözünü gördürüyor. Eşinin kanserini erken yakalıyor. Sonra da sen çıkıp “hekimler devlet işlerinden benim anladığım kadar anlamaz, konuşmasınlar” diyorsun öyle mi?

*

Türk Tabipler Birliği başkanı olan profesör, İstanbul Üniversitesi rektörlüğü seçiminde en yüksek oyu aldı. Ezici çoğunlukla seçilen bu profesörün rektör olmasını engellediler. “Nuh'un cep telefonu vardı, gemisi nükleerdi, insansız hava aracı uçuruyordu” diyen arkadaşı, aynı İstanbul Üniversitesi'ne öğretim üyesi yaptılar.
Hükümetimizin Türk Tabipler Birliği konusunda mantıklı karar verdiğini düşünüyorsan, Nuh'un telefon numarasını versene bana?

*

Kafasında fesle dolaşan “tımarhanelik” herif, yandaş televizyonlara çıkıp devlet yönetimine dair her türlü fikrini söyleyebilecek, cumhurbaşkanı sarayında bilim adamı olarak ağırlanacak… Memleketin en önemli “psikiyatri” profesörlerinden biri olan Türk Tabipler Birliği başkanı fikrini söyleyemeyecek öyle mi?

*

Fikrini beğenmeyebilirsin.
Ben de senin fikrini beğenmiyorum.
Beğenmek zorunda mıyız?

*

Fikirse mesele… “Barutun kokusu düştü burnuma, dört bir yanı istiyorum dibinden patlatayım, adamlar gibi dağlara düşeyim, tutmak istiyorum Kürdistanımı, ya ölüm ya kurtuluş, artık savaş zamanıdır” diyen Şivan Perver'e “barış güvercini” muamelesi yapacaksınız, Akp mitinginde kürsüye çıkartacaksınız, düet yaptıracaksınız, çok duygulanıp ağlayacaksınız. Sonra da Türk Tabipler Birliği'ne “terörist seviciler” diyeceksiniz öyle mi?

*

“Yaşatmaya ant içmiş bir mesleğin mensupları olarak, hekimler olarak uyarıyoruz, her çatışma, her savaş, fiziksel ruhsal sosyal ve çevresel sağlık açısından onarılmaz sorunlara yol açar, büyük insani dramları beraberinde getirir” diyorlar.
Uyarmasınlar mı?

*

Onarılmaz sorunlara, insani dramlara yol açan bu çatışma ortamına “hatalı teşhisler” yüzünden sürüklenmedik mi?
Hekimlerimiz devlet işlerinden anlamadığı için mi oluyor bu işler?

*

Madem herkes hekimlerden daha iyi biliyor.
Bi teşhis ben koyayım bari.
Eğer, cehalet seviyesinde Avrupa şampiyonu olan bir ülke, sırf düşüncelerini söyledi diye hekimlerini hapse tıkmaya çalışıyorsa, o ülke hasta'dır.
Bülent Eczacıbaşı

25 Mart 2020

YAPTIĞI İCRAATLARIN YIL YIL DÖKÜMÜYLE MENDERES GERÇEKLERİ

YAPTIĞI İCRAATLARIN YIL YIL DÖKÜMÜYLE MENDERES GERÇEKLERİ

1950
14 Mayıs : Genel seçimlerde halk, CHP’nin 27 yıllık tek parti iktidarına son verdi. Seçimlerin sonucunda; Demokrat Parti %53.3 oy oranı ile TBMM’ye 408 milletvekili soktu. CHP %39.9 oranında oy almasına rağmen 69, MP ise 1 milletvekili ile temsil edildi.

22 Mayıs : Celal Bayar Türkiye Cumhuriyeti’nin üçüncü cumhurbaşkanı oldu. Adnan Menderes başkanlığındaki ilk Demokrat Parti hükümeti kuruldu. Refik Koraltan da Meclis Başkanı olarak göreve başladı.

29 Mayıs : Başbakan Menderes “sadece millete mal olmuş inkılâpları saklı tutacağız” dedi.

6 Haziran : DP hükümeti; Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları ve diğer bazı generalleri görevlerinden aldı.

16 Haziran : Demokrat Parti hükümetinin ikinci önemli icraatı, Arapça ezan okunma yasağını kaldırması oldu. (Türkçe ezan yasaklanmamıştır, yalnızca ezanın Arapça da okunabileceği belirtilmiştir. Ne var ki, bu karar 1932’den beri Türkçe okunan ezanın sonu olmuştur).

5 Temmuz : Radyodan dini program yayın yasağı kaldırıldı.

7 Temmuz : Dünya Bankası Türkiye’ye 16 milyon 400 bin dolar kredi açtı.

9 Temmuz : Kuzey-Güney Kore Savası’nda Birleşmiş Milletler bütün ulusları, komünist Kuzey Kore’ye karsı ABD’nin geniş katılımıyla oluşturulacak askeri güce katılmaya çağırdı.

28 Temmuz : Türk Barışseverler Cemiyeti’nin Türkiye’nin Kore’ye asker göndermesini protesto amacıyla bildiri dağıtmasına izin verilmedi, Cemiyet başkanı Behice Boran ve genel sekreter Adnan Cemgil tutuklandı.

1 Ağustos : Türkiye Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı’na (NATO) başvurdu.


16 Eylül : Türkiye’nin, NATO’ya girme başvurusu reddedildi.
28 Ağustos : Bir yazarın tarih kitaplarından İnönü’nün adını çıkartması tartışmalara yol açtı.

3 Eylül : Belediye seçimlerinde 600’ü aşkın CHP’li belediyeden 560’ı Demokrat Parti’ye geçti.

25 Eylül : General Tahsin Yazıcı komutasındaki 4500 kişilik bir tabur, tüm masraflar bize ait olmak üzere ve TBMM kararı olmaksızın Kore Savaşı’na gönderildi.
(Bu, başta ABD olmak üzere Batı’nın gözünde girebilmek için onlar tarafından en geçerli ihraç malımız kabul edilen Mehmetçik’in uluslar arası düzeyde ilk pazarlanışıdır).

3 Aralık : Arap harfleriyle tedrisat yapmak için gizli ya da aleni dershane açanlar hakkında 23 Eylül 1931 gün ve 12073 sayılı kararnamedeki yasaklama kaldırıldı.

12 Aralık : Hükümet, CHP Genel Merkez Binasına el koyarak Hazine’ye mal etti.

1951

20 Şubat : Rus yazarların kitaplarının okul kütüphanelerinden çıkarılmasına karar verildi.

24 Şubat : Kırşehir’de Atatürk büstü saldırıya uğradı.

12 Mart : Demokrat Parti Konya İl Kongresi’nde fes, çarşaf ve Arap harflerinin serbest bırakılması istendi.

13 Mart : Demokrat Parti İzmir Belediye Başkanı Rauf Onursal, CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün Halife Abdülmecit gibi sınır dışı edilmesini istedi.

25 Mart : Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri, solcu öğretmenlerin tasfiyesinin sürdüğünü açıkladı.

3 Mayıs : Demokrat Parti Meclis Grubu’nda din eğitiminin genişletilmesi istendi.

4 Mayıs : Menderes Meclis’te yaptığı konuşmada “Halkevleri, Halkodaları faşist anlayış ve düşüncelerin ürünüdür. Bunlar sosyal yapımız içindeki tümüyle gereksiz, bos, geri ve yabancı unsurlardır” dedi. ( Halkevlerinin topluma katkılarının özeti Bkz. EK-1).

28 Mayıs : Menderes Hükümeti, isçi sendikalarının faşist ve komünist sistemlerin bir öğesi olarak kurulduklarını ileri sürdü. Yeni bir sendika yasası hazırlama kararı aldı.


22 Haziran : Istanbul İnönü Stadı’nın adı Mithat paşa Stadı olarak değiştirildi.
1 Temmuz : Atatürk’ün heykel ve büstlerine karşı ülke düzeyinde yaygınlaşmış olan saldırıları kınamak için yurdun çeşitli yerlerinde protesto mitingleri yapıldı.

25 Temmuz : Atatürk Kanunu 25 Temmuz 1951’de Meclis’te kabul edildi. Amaç, Atatürk devrimlerini korumak, Atatürk heykel ve anıtlarına saldırıların önüne geçmekti.

1 Ağustos : Yabancı Sermaye Yatırımlarını Teşvik Kanunu çıktı.

8 Ağustos : Hükümet, Halkevlerine el koydu.

19 Eylül : Kuzey Atlantik Paktı Konseyi, Türkiye ve Yunanistan’a NATO’ya katılma çağrısı yaptı.

20 Eylül : Türkiye’nin NATO’ya katılması kabul edildi.

9 Ekim : Devlet iç borçları 2 milyar 565 milyon liraya yükseldi.

26 Ekim : İllegal Türkiye Komünist Parti’sine yönelik büyük çapta tutuklamalar yapıldı. Zeki Baştımar, Mihri Belli, Sevim Tarı gibi tanınmış isimler vardı.Tutuklananlar arasında tanınmış isimler vardı

4 Kasım : İlkokulların ders programlarına din dersi konuldu.

1952

12 Ocak : ABD yönetimi, Marshall Planı çerçevesinde Türkiye’ye 58 milyon dolarlık askeri yardım yapılmasını onayladı.

15 Ocak : Amerika Birleşik Devletleri Türkiye’nin Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı’na (NATO) girişini onayladı.

21 Ocak : Milli Savunma Bakanlığı, Kore’de 34 subay, 46 astsubay ve 1252 erin şehit olduğunu açıkladı.

18 Şubat : NATO’ya katılma protokolünü 1951 yılında Londra’da imzalayan Türkiye, 18 Şubat’ta örgüte resmen üye oldu. Bunun neticesi olarak topraklarımıza ABD askeri üsleri kurulmaya başlandı.


5 Haziran : Lozan Antlaşmasına göre Fener Rum Patrikhanesi’nin başındaki kişinin TC vatandaşı olması gerekir. Bu ilke ilk kez ABD’den uçakla gönderilen Athenagoras’ın Türkiye’ye sokulması ile ihlal edildi. Başbakan Menderes Athenagoras’ı ziyaret etti ve elini öptü.
18 Temmuz : Türkiye, Cemiyet-i Akvam’a (Birleşmiş Milletler) elli altıncı üye olarak kabul edildi.

8 Ekim : Balıkesir’e giden CHP lideri İnönü’yü Vali kent dışında karşılayarak, kente girmemesini, girerse olaylar çıkabileceğini ve kendisinin sorumluluk almayacağını belirtti. İnönü gezisinden vazgeçti.

24 Aralık : “Anayasayı Yasayan Dile Çevirmek” seklinde adlandırılan yasa önerisi ile 1945 yılında Türkçeleştirilmiş olan anayasa metni, yürürlükten kaldırıldı. 24 Nisan 1924’te kabul edilmiş olan Teşkilat-ı Esasiye Kanunu yeniden uygulamaya kondu, anayasadaki öztürkçe kelimeler ayıklandı. ( Örneğin; “bakanlıklar”, “vekalet” oldu, Genelkurmay Başkanlığı’nın adı “Erkan-ı Harbiye-yi Umumi Reisliği” seklinde değiştirildi ).

1953

21 Ocak : Petrollerimizin işletilmesiyle ilgili ilk anlaşma bir ABD şirketiyle yapıldı.

9 Nisan : Maliye Bakanı Hasan Polatkan, döviz açığının 553 milyon dolar olduğunu açıkladı.

14 Nisan : Döviz alım-satımı serbest bırakıldı.

17 Nisan : Ev kiralarına yüzde 100, dükkan kiralarına yüzde 150 zam yapıldı.

30 Mayıs : Sovyetler Birliği hükümeti Türkiye’ye bir nota verdi. Türkiye’den toprak talebi olmadığını, dostluk ilişkisi kurmak istediklerini bildirdi.

8 Temmuz : Millet Partisi irticai faaliyet gerekçesiyle kapatıldı, mallarına el kondu.

21 Temmuz : Profesörlerin politika ile uğraşmalarını yasaklayan kanun kabul edildi.

27 Temmuz : 2 milyondan fazla insanın öldüğü Kore Savaşı sona erdi.

9 Eylül : Millet gazetesi başyazarı Nurettin Ardıçoğlu 3 sene 2 ay, yazı isleri müdürü Hüsnü Söylemezoğlu 2 sene 1 ay hapse mahkum oldu.
14 Aralık : Hükümet, CHP’nin menkul ve gayrı menkullerinin Hazineye devredilmesine yönelik yasayı çıkardı.

24 Aralık : CHP’nin Ulus Gazetesi’ne el konuldu.

1954

18 Ocak : Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu kabul edildi.

27 Ocak : Millet Partisi yöneticileri birer gün hapis cezasına çarptırıldı.

27 Ocak : 6234 sayılı yasayla Köy Enstitüleri kapatıldı. (Köy Enstitülerinin katkısı Bkz. EK-2).

24 Şubat : Istanbul’da sıcaklık -6 dereceye düştü. Tuna Nehri’nden koparak Karadeniz’e ulasan ve daha sonra Istanbul Boğazı’na inen buzlar Boğazı ve limanı kapladı. Deniz trafiği durdu.

7 Mart : Petrol isletmeciliğini yabancı sermayeye açan ve Max Ball adlı bir yabancının hazırladığı Petrol Yasası Meclis’te kabul edildi.

8 Mart : Basını sıkı kontrol altına alan ve basın suçlarına yönelik cezaları yükselten Basın Kanunu kabul edildi. Hakaretle suçuyla yargılananlara iddialarını mahkemede ispat hakkı tanınması isteği reddedildi.

14 Mart : Demokrat Parti’den istifa ederek CHP’ye geçen Adnan Menderes’in yeğeni Özdemir Evliyazade, Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a hakaret ettiği gerekçesiyle tutuklandı.

18 Nisan : Mersin’de seçim konuşması yapan ana muhalefet lideri İnönü DP’lilerin saldırısı ile engellendi, İnönü alandan zorlukla kaçırılıp kurtarılabildi.

2 Mayıs : Genel seçimler yapıldı. Oyların %57,6’sını alan Demokrat Parti 503 sandalye kazanırken, %35,4 oy alan CHP sadece 31 milletvekili çıkarabildi.

14 Mayıs : TBMM ilk toplantısını yaptı.Celal Bayar yeniden cumhurbaşkanı seçildi. Adnan Menderes, kabineyi kurmakla görevlendirildi. Seçimlerden hemen sonra Celal Bayar “Ince demokrasiye paydos” söylemiyle, antidemokratik yasalarla tedbirlerin sürdürüleceğinin altını çiziyordu.

30 Mayıs : Muhalefet lideri Osman Bölükbaşı’yı seçen Kırşehir, ceza olarak il olmaktan çıkarılıp ilçe yapıldı. Bununla da yetinilmedi ve bölünerek eski ilçelerinden bir kısmı ile Nevşehir ili kuruldu.

14 Haziran : Seçimlerde CHP’ye oy veren Malatya ceza amacıyla bölünerek Adıyaman ili kuruldu.

21 Haziran : Demokrat Parti kendi kadrolarını kurmak için devlette tasfiyeye yöneldi. Yeni çıkarılan bir yasayla hükümete, 60 yasını ya da 25 hizmet yılını doldurmuş yargıç ve profesörleri emekliye ayırma yetkisi verildi.

5 Temmuz : Memur Tasfiye Yasası, çıktı. Artık; memurlara bir süre için isten el çektirebilecek ya da emekli edilebilecek.

7 Ağustos : Millet gazetesi sahibi Fuat Arna, bir yazısında Başbakan Adnan Menderes’e hakaret ettiği gerekçesiyle tutuklandı.

18 Ağustos : Millet gazetesi yazarı Nurettin Ardıçoglu ile yazı isleri müdürü Hüsnü Söylemezoğlu gazetede çıkan bir yazıdan dolayı 7’şer ay hapis cezasına çarptırıldılar.

21 Ağustos : Liseler 11 sınıfa indirildi.

28 Ağustos : Emekli General Sadık Aldogan tutuklandı. Gerekçe; Millet Gazetesine yazdığı bir yazıda adliyenin manevi kişiliğine hakaret etmek.

23 Eylül : Yeni Ulus gazetesindeki yazıları nedeniyle Hüseyin Cahit Yalçın, Cemal Sağlam, İbrahim Cüceoglu hapis, Nihat Erim para cezasına çarptırıldı.

1 Aralık : Demokrat Parti’ye muhalif Yeni Ulus Gazetesi’nin yazarlarından Hüseyin Cahit Yalçın, “Hükümetin manevi şahsiyetini tahkir ettiği” gerekçesiyle 26 ay hapse mahkum edildi ve 79 yaşında hapse girdi.

1955

1 Nisan : Kıbrıs’ta EOKA terör örgütü faaliyetlerine başladı.

8 Nisan : Istanbul’da hane basına 100 gram kahve dağıtımına başlandı. Kahve alanlar, muhtarların hazırladığı listeleri imzaladı.

14 Mayıs : Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa’daki sosyalist ülkeler yeni bir askeri ittifak içeren Varşova Paktı’nı imzaladılar.

20 Mayıs : Akis dergisi yazı isleri müdürü Cüneyt Arcayürek tutuklandı.

9 Haziran : Türk bayrağını yırtmaktan sanık 4 Amerikalı beraat etti.

10 Haziran : Istanbul Hilton Oteli açıldı. 2,5 yılda biten otelde 300 oda, 500 yatak bulunuyor.

23 Haziran : Hükümete muhalif Akis Dergisi’nin yazı isleri müdürü Cüneyt Arcayürek “Hükümetin nüfuzunu kıracak neşriyat yapması ve bu suçu islemekte devam etmesi ihtimalinin bulunması” gerekçesiyle 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.

20 Temmuz : Polis CHP Isparta Il Kongresini dağıttı. Genel Sekreter Kasım Gülek kürsüden indirildi.

24 Ağustos : Karadeniz gezisine çıkmış olan CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek, Sinop’ta tutuklanarak Istanbul’a getirildi ve bir gün hapiste kaldı. (Ertesi yıl benzer bir geziye kalkışması ve Rize’de dükkân sahiplerinin elini sıkması, gösteri yürüyüşü sayılarak 6 ay hapse mahkûm olacaktır).

5 Eylül : (Daha sonraki yıllarda Demokrat Parti’nin bir tertibi olduğu ortaya çıkacak olduğu üzere) Istanbul Ekspres Gazetesi’nde Atatürk’ün Selanik’teki evine bomba atıldığı haberi yayınlandı.

6 Eylül : Atatürk’ün evine bomba atıldığı haberi üzerine, “Kıbrıs Türk’tür” cemiyetinin Istanbul Taksim Meydanı’nda düzenlediği açık hava toplantısı, 6-7 Eylül olaylarını başlattı. Çok önceden planlanan gösteriler, kısa zamanda Rum vatandaşların işyeri ve evlerine yönelik yağmaya dönüştü. Istanbul, Ankara, İzmir’de sıkıyönetim ilan edildi.

7 Eylül : Olaylar diğer kentlere de sıçradı TBMM olağanüstü toplandı. Hükümet kendi tertibi olan olayları muhaliflerinin üzerine yıkmak, bir tasta iki kus vurarak onlardan da kurtulmak amacıyla yeni bir planı uygulamaya koydu. Emniyet Amirlikleri’nce komünist olarak bilinen 48 kişi, tahrik ve tahrip suçlamasıyla tutuklanıp Harbiye’ye getirildi. İdam talebiyle yargılanması öngörülen bu kişiler arasında Aziz Nesin, Kemal Tahir, Dr. Can Boratav, Asım Bezirci, Hasan Izzettin Dinamo da bulunuyordu.

9 Eylül : Istanbul’da 3, Ankara ve İzmir’de birer askeri mahkeme kuruldu.

10 Eylül : İçişleri Bakanı Namık Gedik ile Istanbul Emniyet Müdürü Alaaddin Eriş görevlerinden istifa etti.

12 Eylül : TBMM sıkıyönetimi 6 ay uzattı.

16 Eylül : İzmir’de Sabah Postası gazetesi kapatıldı, gazete sorumlu yazı isleri müdürü ve başyazarı Orhan Rahmi Gökçe tutuklandı.

19 Eylül : Muhalif yayınlarından dolayı Ankara’da Ulus Gazetesi süresiz, Istanbul’da ise Hergün, Hürriyet ve Tercüman gazeteleri 15 gün süreyle kapatıldı.

15 Ekim : Demokrat Parti’de muhalefet yaptığı gerekçesiyle 9 milletvekili partiden ihraç edildi. Onları destekleyen 10 milletvekili de kendi isteği ile partiden ayrıldı. “Onbirler Hareketi” diye anılan bu milletvekilleri, bakanlar hakkındaki iddialarda, “ispat hakkını yasaklayan kanunun” kaldırılmasını sağlayacak bir fıkranın anayasaya eklenmesini istiyorlardı. ( Siyasiler hakkında bir iddia ileri sürenler hakaret suçuyla yargılanıp mahkum olmaktaydılar. Yargılanan kişiye iddiasını ispat hakkı tanınmamaktaydı. Reddedilen, bu hakkın tanınması isteğiydi.)

24 Ekim : (Nazlı Ilıcak ile Ömer Çavuşoğlu’nun babası) Bayındırlık Bakanı Muammer Çavuşoğlu, 6/7 Eylül olaylarında uğradıkları kayıplar dolayısıyla, İzmir’deki Yunan Konsolosluğu’na, (suçluluk psikozu içerisindeki hükümet adına resmi özür yerine geçmek üzere) Yunan Bayrağı çekti ve uluslararası düzeyde özel bir davranış örneği verdi..

17 Aralık : Ankara ve İzmir’de sıkıyönetim kaldırıldı.

20 Aralık : Demokrat Parti’den ayrılan 19 milletvekili, Hürriyet Partisi’ni kurdular.

1956

5 Şubat : Meriç ve Tunca nehirleri dondu; Yeşilköy ve Mecidiyeköy’e kurtlar indi ve Istanbul halkı ekmeksiz kaldı.

8 Şubat : Ekonomik sıkıntılar nedeniyle gazetelerin sayfaları 6’ya indirildi.

2 Mart : Cumhurbaşkanına hakaretten sanık Ulus gazetesi yazarı Şinasi Nahit Berker 1 yıl hapse mahkum oldu

8 Nisan : Başbakan Adnan Menderes , muhalefeti, “Siyasi sapıklık, sahte ihtilalcilik, inkarcılık, adi ve alçak iftiracılık, sahte hürriyetçilik ve tedhişçilik”le suçladı.

29 Nisan : Ankara’da gazeteciler Oktay Ekşi, Hikmet Tanılkan, Altan Öymen, Aydın Köker ve Seyfettin Turhan götürüldükleri Çankaya Karakolunda hakarete uğradılar.

1 Mayıs : 6-7 Eylül olaylarında zarar gören kiliselere 10 milyon lira avans verildi.

31 Mayıs : CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, “Adım adım mutlakıyete gidiyoruz ” dedi.

7 Haziran : Demokrat Parti hükümetinin hazırladığı yeni Basın Kanunu Mecliste kabul edildi. Hürriyet Partisi adına konuşan Turan Güneş, “Bu kanunla, değil basın özgürlüğü, basın bile kalmayacak” dedi.

9 Haziran : Basına baskılar sürüyor; Halk gazetesi toplatıldı.

14 Haziran : CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek, TBMM’nin manevi şahsına hakaret ettiği gerekçesiyle 1 yıl hapse ve 4 ay Bursa’da ikamete mahkum oldu.

15 Haziran : En etkili muhalif yayınlardan haftalık Akis dergisi toplatıldı.

27 Haziran : Toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanunu görüşmelerinde, İnönü: “Aramızdaki farkı bilelim. Biz mutlakiyetten bugüne geldik, siz bugünden mutlakiyete gidiyorsunuz.” dedi. Muhalefet topluca salonu terk etti. Tasarı DP’lilerin oylarıyla yasalaştı.

22 Temmuz : Akis dergisi yine toplatıldı.

30 Temmuz : Ordu, Giresun ve Trabzon’da Cumhuriyet Halk Partililerin siyasi toplantı yapmalarına izin verilmedi.

4 Ağustos : Ulus gazetesi toplatıldı.

13 Ağustos : Bakanlar Kurulunca ortaokullarda din dersi okutulmasına karar verildi.

14 Eylül : Akis dergisi toplatıldı.

28 Eylül : Maliye, Istanbul’da hazineye ait 10 bin arsa ve 500 binayı satışa çıkardı.

1957

11 Şubat : CHP Genel Başkanı İnönü’nün damadı ve Akis Dergisi başyazarı Metin Toker tutuklanarak cezaevine girdi.

14 Şubat: Başbakan Menderes, Ankara’da Kocatepe camiinin yapımı için cami yaptırma derneğine 100.000 TL bağış yaptı.

11 Nisan : Halk gazetesi sahibi Ratip Tahir Burak, bir karikatürü nedeniyle tutuklandı.

17 Nisan : Atatürk Orman Çiftliğinden arazi satılabilmesine olanak tanıyan kanun kabul edildi. (Atatürk’ün elleriyle oluşturduğu ve Türk halkına armağan olarak bıraktığı bu çiftliğin bugün yağmalanmasına yol açan süreç böylece başlamış oldu).

6 Mayıs : Istanbul, Ankara, Eskişehir, Adana ve Bursa’da isçi sendikaları kapatıldı.

11 Mayıs : Zaman Gazetesi’nden Nusret Safa Coşkun ve Rıfat Ekinci birer yıl hapse mahkum oldular.

19 Mayıs: Kayseri’de halka yaptığı açıklamada Menderes, DP’nin iktidarda olduğu yedi yıl içinde yeni 15.000 cami inşa edildiğini ve başta Süleymaniye olmak üzere 86 caminin onarıldığını belirterek öğündü.

27 Mayıs : Demokrat İzmir gazetesi 1 ay süreyle kapatıldı.

31 Mayıs : Bakırköy Derbi Lastik Fabrikası hammadde yokluğundan kapandı.
720 işçi işsiz kaldı.

12 Haziran : 30 Haziran 1954 tarihinde ilçe yapılan Kırşehir yeniden İl yapıldı.

2 Temmuz : CMP Genel Başkanı ve Kırşehir milletvekili Osman Bölükbaşı tutuklandı.

6 Temmuz : Hükümet, Istanbul Gazeteciler Sendikası’nı bir süre için kapattı.

20 Ekim : DP’nin din istismarı hızlanıyor. Menderes Adana’da yaptığı seçim konuşmasında “ Istanbul’u ikinci bir Mekke, Eyüp Sultan Camiini de ikinci bir Kâbe yapacağız” dedi.

27 Ekim : Genel Seçimler yapıldı. Oyların % 47,9’unu alan DP 419, % 41,1’ini alan CHP: 173, % 7,1’ini alan CMP (Cumhuriyetçi Millet Partisi) 4, % 3,8’ini alan HP (Hürriyet Partisi) 2 ve bağımsızlar 2 milletvekili çıkardı.

27 Ekim : ’57 seçimleri 1946 seçimleri ile birlikte tarihimizin en şaibeli seçimleridir. İktidarın tertip, baskı ve sandık hileleri tepkilere, kan akmasına neden olmuştur. En vahim olaylar Gaziantep’te yaşanmış, seçimi ilkönce CHP’nin kazandığı ilan edilmiş, sonra bu karar değiştirilmiştir. Bu olayın yarattığı tepkiler iki gün sonra CHP’lilerin Cumhuriyet Bayramı kutlama alanına sokulmaması nedeniyle doruğa çıkmış, ayaklanmaya dönüşmüştür. Olayları yatıştırmak amacıyla askerî uçaklara kent üzerinde alçak uçuş yaptırmak dahil her yöntemi kullanmak gerekmiştir. Aralarında Ali Ihsan Göğüş ve Cemil Sait Barlas gibi önde gelenlerin de bulunduğu CHP’liler tutuklandılar ve 5,5 ay hapiste kaldılar.

29 Ekim : Gaziantep olayları ile seçim günü Mersin’de bir CHP’linin öldürülmesi olayına yayın yasağı konuldu.

1 Kasım : Yeni meclisin toplanacağı bugün halkın tepkisinden çekinen iktidar başta meclisin çevresini tanklarla çevirmek dahil kentin tüm önemli noktalarına askerî birlikler yerleştirdi.

1 Kasım : TBMM, 11. Dönem çalışmalarına başladı. Istanbul Milletvekili Celal Bayar 413 oyla, 3. defa Cumhurbaşkanlığına seçildi. Kabineyi kurmakla Adnan Menderes görevlendirildi.

28 Kasım : Hürriyet Partisi fesih kararı aldı. CHP ile güç birliğine karar verildi.

27 Aralık : Basının TBMM çalışmalarına ilişkin haberlerini kısıtlamak üzere Meclis iç tüzüğünde yapılan değişiklikleri eleştiren Anayasa Profesörü Hüseyin Nail Kubalı, hükümet tarafından Istanbul Üniversitesi’ndeki görevinden uzaklaştırıldı.

1958

28 Ocak : Kıbrıs’ta Türklere yönelik şiddet olayları meydana geldi. İngiliz askeri Türklere karşı ilk defa silah kullandı.

03 Mart : Demokrat Parti örgütlerinin ramazan ayı boyunca camilerde düzenlediği mevlitlerin propaganda amacıyla devlet radyosundan naklen yayını uygulaması başlatıldı.

09 Nisan : CHP’nin yayın organı olan Ulus Gazetesi üçüncü kez bir ay süreyle kapatıldı. Kapatmaya, Ankara Milletvekili Bülent Ecevit’in bir yazısı yol açtı. Gazetenin sorumlu müdürü Ülkü Arman 1 yıl, karikatürcü Halim Büyükbulut da 14 ay hapis cezası aldı.

30 Nisan : Et sıkıntısını gidermek için Yeni Zelanda’dan koyun eti dışalımı yapıldı.

06 Mayıs : Ulus gazetesi yazı işleri müdürü Nihat Subaşı 8 aylık hapis cezasını yatmak üzere cezaevine girdi.

07 Mayıs : Ulus gazetesi yazarı Şinasi Nahit Berker 8 ay yatmak üzere cezaevine girdi

08 Mayıs : Yeni Gün gazetesi yazı işleri müdürü Erdoğan Tokatlı 34 gün yatmak üzere cezaevine girdi.

08 Mayıs : Sıkıyönetim kararlarına uymadığı iddiasıyla Milliyet gazetesi 15 gün süreyle kapatıldı.

09 Mayıs : Yeni Gün gazetesi ve Akis dergisi birer ay kapatıldı. Yazı işleri müdürleri Altan Öymen 10 ay, Tarık Holulu 16 ay hapis cezasına çarptırıldı.

14 Mayıs : Akis Dergisi sorumlu müdürü Ziya Ademhan 1 yıl hapse mahkum oldu.

28 Mayıs : Eskişehir’de Hür Bilek gazetesinin sahibi Abdülkadir Gürol ile yazarı İsmail Aras 1’er yıl hapis cezasına çarptırıldı; gazete 1 ay süreyle kapatıldı..

28 Mayıs : Akis dergisi yazı işleri müdürü Yusuf Ziya Ademhan 3 yıl, başyazarı Metin Toker 1 yıl hapis cezasına çarptırıldı; dergi de 3 ay kapatıldı.

28 Mayıs : Basın suçlularının affı tasarısı, DP’lilerin oyu ile reddedildi.

02 Haziran : İnönü’nün, Istanbul CHP Merkezi’nde yaptığı basın toplantısındaki demecine yayın yasağı konuldu.

05 Haziran : Lüleburgaz’da yayımlanmakta olan Özdilek gazetesinin sahibi ve başyazarı Gültekin Arda 9 ay hapis cezasına çarptırıldı.

06 Haziran : Basına baskılar sürüyor; Ulus gazetesi yazı işleri müdürü Ülkü Arman ile aynı gazetenin yazarı Oktay Verel 1’er yıl, cezaevinde bulunan Şinasi Nahit Berker’le Nihat Subaşı da 4’er ay hapis cezasına çarptırıldı.

25 Haziran : CHP Ankara Milletvekili Bülent Ecevit’in bir yazısı nedeniyle, Ulus gazetesi yazı işleri müdürü Ülkü Arman 1 yıl hapse mahkum oldu; gazete 1 ay kapatıldı.

12 Temmuz : Temmuz 1958’de Kıbrıs’ta olaylar tırmanıyor. Beş Kıbrıslı Türk pusuya düşürülerek öldürüldü.

14 Temmuz : Irak’ta darbe gerçekleşti, Kral Faysal ve Başbakan Nuri Sait Paşa öldürüldüler. (DP yöneticileri bu olaydan çok etkilendiler)

16 Temmuz : Ortadoğu’daki muhtemel karışıklıklara müdahale etmek amacıyla 11 bin ABD askerinin İncirlik üssüne indirilmesine başlandı.

19 Temmuz : Nükleer silah taşıyan ABD uçakları İncirlik üssüne indi.

02 Ağustos 1958: Uluslararası Para Fonu (IMF) baskısıyla, Cumhuriyet tarihinin en yüksek orandaki devalüasyonu yapılarak 1 dolar 2,80 TL’den 9 TL’ye çıkarıldı. Devalüasyon oranı yüzde 221 oldu.

04 Ağustos : IMF Türkiye’ye 250 milyon dolar kredi verdi.

06 Eylül : Başbakan Adnan Menderes, “İdam sehpalarında can verenlerden ders alsalar ya…” diyerek muhalefeti tehdit etti.

07 Eylül : CHP Genel Başkanı İnönü, “Sehpalar kurulursa nasıl işleyeceğini kimse bilemez” diyerek başbakana cevap verdi.

09 Eylül : İzmir’in Kurtuluş Günü törenlerine siyasî parti temsilcilerinin katılması, iktidar aleyhine ve CHP lehine tezahürat yapılacağı endişesiyle yasaklandı.

21 Eylül : Başbakan Menderes, CHP’nin parti olmadığını, İsmet İnönü’nün siyaseti bırakması gerektiğini, basının her istediğini yazamayacağını söyledi.

22 Eylül : İnönü, “Demokrasiye paydos demeye Demokrat Parti genel başkanının gücü yetmeyecektir” şeklinde cevap verdi.

12 Ekim : Başbakan Adnan Menderes yurttaşlara muhalefetin kin ve husumet cephesine karşı bir “ Vatan Cephesi “kurmaları çağrısında bulundu. DP iktidarı ülkede demokratikleşmeyi sağlamak iddiasıyla gelmiş, ancak uygulamasıyla ülkede cepheleşmeyi arttırmış, kendi dışındaki siyasi güçleri tasfiye etmeye çalışmıştı. Bu uygulamalardan birisi de, vatandaşları ancak CHP’ye karşı olmakla vatansever kabul eden bu uygulamadır. O tarihten sonra ülkenin her yanında Vatan Cephesi örgütleri kurulmaya başlandı. Üyeler aslında DP’ye üye oluyorlar, fakat katıldıkları örgüte “Vatan Cephesi” deniyordu. Vatan Cephesi kuranların ve katılanların adları her gün radyoda tek tek okunuyordu. Rakipsiz tek yayın organı olan devlet radyosunda (çoğu gerçek dışı olduğu iddia edilen) bu listelerin her gün ve dakikalarca okunması, vatandaşta sıkıntı ve tepkinin yanı sıra siyasal gerilimi de büsbütün artıran bir kampanyaydı. DP ve CHP’lilerin kahvehanelerini dahi ayırdıkları gözlenmeye başladı.

18 Ekim : Zile’yi ziyaret eden İnönü’nün karşılanmaması için ev ve işyerlerinden çıkmaları Kaymakam tarafından yasaklanmaya çalışılan halkla güvenlik güçleri arasında uzun süren çatışmalar yaşandı. Halka karşı basınçlı su, cop/dipçik, göz yaşartıcı bomba kullanıldı, havaya ateş açıldı.

19 Ekim : Başbakan Menderes, Said-i Nursî’nin yaşadığı Emirdağ’da Nurcular tarafından hilafet ve saltanatı temsil eden iki tuğralı, yeşil bayrak açılarak karşılandı. Menderes’in Emirdağ’ı bu ziyaretini özel bir destek işareti olarak değerlendiren Said-i Nursî, bu olaydan sonra ülke içinde gezilere başladı.
(Menderes Risale-i Nurların ilk kez serbestçe basılması için 1956’da talimat vermiş ve kağıt tahsisi yapmıştı).

03 Kasım : CHP’nin yayın organı Ulus gazetesi 1 ay süre ile tekrar kapatıldı.

30 Kasım : İnönü’nün damadı Metin Toker, Akis Dergisi’ndeki bir yazıdan dolayı ikinci kez bir yıl hapis cezasına çarptırıldı. ( DP hükümeti Adalet Bakanı Esat Budakoğlu, TBMM’de bir soru üzerine, Demokrat Partinin ilk sekiz yıllık hükümet dönemi içerisinde 811 gazeteciye toplam 57 yıl hapis cezası verilmiş olduğunu açıkladı).

1959

21 Ocak : Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Ulus Gazetesi’ndeki bir yazısı nedeniyle kendisi ve yazı işleri müdürü Ülkü Arman birer yıl hapse mahkum oldu; gazete bir ay süreyle kapatıldı.

22 Ocak : Demokrat İzmir Gazetesi yazı isleri müdürü Şeref Balçık’a 15 gün, gazetenin sahibi Adnan Düvenci’ye 1 yıl mahkûmiyet cezası verildi.

26 Ocak : 17 gün hapis cezasına çarptırılmış olan Ankara Telgraf gazetesinin sahibi ve yazı işleri müdürü Fethi Giray cezaevi’ne girdi.

17 Şubat : Başbakan Menderes’i Londra’ya götüren uçak, Gatwick Kasabası yakınlarında düştü. 14 kişinin öldüğü kazada Başbakan Adnan Menderes kurtuldu. ( Olayın Türkiye’de duyulması üzerine, iktidar ile muhalefet arasındaki gerginlik bir anda yerini ılımlı bir ortama bıraktı. Ancak bu bahar havası fazla sürmedi).

20 Şubat : Yurda dönen Menderes boğa ve develerin dahi kesildiği görkemli törenlerle karşılandı. Uçak kazasından kurtulmuş olması nedeniyle taraftarları arasında adeta evliya mertebesinde kabul edilen Menderes Eyüp Sultan’a gitti, yanında büyük bir kalabalıkla türbede dua etti, dağıtılmak üzere resimler çektirdi.

02 Mart : Menderes’in müsteşarı Ahmet Salih Korur, Eyüp Sultan Cami’sinin avlusunda büyük bir iftar yemeği verdi. Korur’un imzasıyla davetlilere gönderilen iftar çağrıları, 2 Mart 1959 değil, 2 Ramazan 1378 tarihini taşıyordu.

05 Mart : Türkiye ile ABD arasında ikili bir askeri bir antlaşma imzalandı. ABD’nin diğer Bağdat Paktı ülkeleriyle de imzaladığı bu ikili antlaşmaya göre, bu ülkelere doğrudan ya da dolaylı bir saldırı söz konusu olduğunda, ABD ülkenin isteği üzerine gerektiğinde silahlı kuvvetlere de başvurarak yardımda bulunacaktı. Bu maddede yer alan “dolaylı saldırı” kavramının, Irak’ta yaşanmış olan darbe benzeri bir tehditle karşılaşıldığında ABD’nin mevcut iktidarın yardımına koşacağı anlamına geldiği yorumu yapıldı. Çünkü NATO antlaşması çerçevesinde, ABD’nin bir “dış saldırı” konusunda zaten yardım taahhüdü bulunmaktaydı.

11 Mart : Vatan gazetesinden alıntıladığı bir yazıdan dolayı, Ulus gazetesi Yazı isleri müdürü Ülkü Arman 1 yıl 4 ay hapse, 4 000 lira ağır para cezasına mahkum edildi. Ayrıca Ulus gazetesi1 ay süreyle kapatıldı.

12 Mart : Haber gazetesinin sahibi ve yazı isleri müdürü Vedat Refiioğlu’na usulsüz tekzip yayımlamaktan 12 gün hapis cezası verildi

13 Mart : Amerikalı gazeteci Pulliam’ın Türkiye hakkında yazdığı bir yazıyı Ulus gazetesinde yayımladığı gerekçesiyle gazetenin yazı isleri müdürü Erman’a 16 ay hapis cezası verildi; Ulus bir ay kapatıldı.

20 Mart : Akis Dergisi yazı isleri müdürü Yusuf Ademhan 12 ay hapis cezasına mahkum edildi. Dergi bir ay süreyle kapatıldı.

23 Mart : Ankara’da yayınlanan Öncü gazetesi süresiz olarak kapatıldı.

26 Mart : Akhisar’da çıkan İbret gazetesinin sahibi ve yazı isleri müdürü Mustafa Deral, yayım yoluyla hakaretten 10 ay hapis cezasına hüküm giydi.

15 Nisan : Başbakan Menderes bindiği Giresun ve refakatindeki Gelibolu muhripleri ile İspanya’ya gitti. Bu, bir örneği daha önce ve daha sonra hiç görülmemiş pahalı bir “yöntem” olarak tarihe geçti.

25 Nisan : CHP’li Kemal Satır’ın yaptığı konuşmayı yayımladığı için Ulus gazetesi yazı isleri müdürü Beyhan Cenkçi 10 ay hapis cezasına mahkum edildi. Ulus gazetesi bir ay süreyle kapatıldı.

29 Nisan : Tekzipleri usulüne uygun yayınlamadıkları için, Demokrat İzmir gazetesi yazı isleri müdürü Şeref Balçık 14 gün, Istanbul Havadis gazetesi yazı isleri müdürü Hamdi Tezkan 12 gün hapis cezası aldı.

30 Nisan : İsmet İnönü’nün Uşak gezisinde olaylar çıktı. İnönü’nün Kurtuluş Savaşı’nda karargâh olarak kullandığı evi ziyaret etmesi, Uşak Valisi tarafından önlenmek istendi. Valinin bu yasadışı buyruğunu kabul etmeyen Emniyet Müdürü ve Jandarma Komutanı aynı gün görevden alındılar. Polis, halkı dağıtmak için göz yaşartıcı bomba kullandı. Aksam Uşak iline civardan DP’li partizanlar getirildi.

01 Mayıs : Uşak’tan ayrılmak üzere tren istasyonuna gitmekte olan İnönü’nün arabası önü kesilerek durduruldu. İnönü arabadan inip, yaya olarak istasyona giderken arkasından basına tas atıldı, İnönü başından kan akarak trene ulaştı ve İzmir’e gitti. İzmir’de CHP’nin yapmak istediği toplantı engellendi. DP’li partizanlar, Demokrat İzmir Gazetesi’ni bastılar, matbaa makinelerini parçaladılar.

02 Mayıs : İzmir’de CHP Genel Başkanı ve ana muhalefet lideri İsmet İnönü’yü karşılamaya gelenleri jandarma dağıttı; 10 kişi yaralandı; olaya yayım yasağı kondu.

04 Mayıs : CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün arabası Istanbul Topkapı’da Trafik Müdürü tarafından durduruldu. Çevrede organize olarak toplanmış ve içirilmiş zorbalar tarafından araba sarıldı. Bir binbaşının olaya müdahale edip askerlere emir vermesi sonucu İnönü son dakikada linç edilmekten kurtuldu. Olaya yayım yasağı kondu. Aynı gün Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri protesto amacıyla Meclis oturumuna katılmadılar.

11 Mayıs : Bursa’da yayımlanan Yeni Ant gazetesinden Derviş Sami Tasman ve Fethi Tasman da 1 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırıldılar.

20 Mayıs : Vatan gazetesi yazarlarından Sadun Tanju, saldırıya uğradı

27 Mayıs : Ankara’da yayımlanan Zafer ve Yenigün gazeteleri ve Ulus gazetesi 1 ay süreyle kapatıldı. Ulus gazetesi yazı isleri müdürü Ülkü Arman, Bülent Ecevit’in bir yazısı nedeniyle 10 ay hapis cezası aldı.

03 Haziran : Polis Zonguldak Maden İşçileri Kongresini dağıttı.

03 Haziran : İzmir Demokrat gazetesi 1 ay kapatıldı. Gazeteci Adnan Düvenci ve Şeref Baksık 16’şar ay hapis cezasına çarptırıldılar.

24 Haziran : Doğan Avcıoğlu’nun İran Şahı Rıza Pehlevi’ye ilişkin yazısı nedeniyle Akis dergisi hakkında dava açıldı.

08 Temmuz : Ulus gazetesinden Oktay Verel ve yazı isleri müdürü Beyhan Cenkçi birer buçuk yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ulus gazetesi bir ay süreyle kapatıldı.

13 Temmuz : Trabzon’da bir Amerikan üssü kuruldu.

29 Temmuz : Istanbul’da 3, Nazilli’de 1 gazeteci hapse mahkum edildi.

31 Temmuz : Türkiye (sonradan AB’ye dönüşecek olan) Avrupa Ekonomik Topluluğu’na (AET) üyelik için resmen başvurdu.

19 Eylül : İncelemelerde bulunmak için Çanakkale’ye gelen CHP milletvekilleri İbrahim Saffet Omay ve Daniş Yurdakul’u taşıyan geminin limana yanaşması DP’liler tarafından engellendi ve İmroz’da indirildiler. Gece bir motorla gizlice İmroz’dan Çanakkale’ye geçen iki milletvekilinin gerek Geyikli’ye gelişlerinde gerekse döndükleri zaman Istanbul rıhtımında karşılanışlarında DP’li grupların saldırıları çatışma yarattı..

07 Kasım : CMP lideri Osman Bölükbaşı 10 ay hapse mahkum oldu.

16 Aralık : Vatan Gazetesi 1 ay süre ile kapatıldı.

1960

01 Ocak : Lüks otomobiliyle bir süredir yurt gezilerini sürdürmekte olan Said-i Nursi Istanbul’a geldi.

05 Ocak : Mersin’e gitmekte olan Menderes’in önüne Tarsus’ta elinde kasap bıçağı olan Ali Bayat adlı bir şahıs çıktı ve bacaklarının arasına sıkıştırmış olduğu beş yasındaki çocuğu göstererek “uçak kazasından kurtulduğunuz için oğlumu size kurban edeceğim” dedi, son anda engellendi.

05 Ocak : Kim dergisi sorumlu yazı işleri müdürü Şahap Balcıoğlu Amerikalı gazeteci Eugene Pulliam’ın Türkiye hakkında yazdığı yazıyı yayımlamak suçundan yediği 16 aylık cezasını çekmek üzere cezaevine girdi.

Ocak : Said-i Nursî’nin doğu illeri valilerine yazdığı bir mektup CHP’liler tarafından ele geçirilince basında yer aldı. Said-i Kürdî mektupta şunları söylemekteydi :
“Şark bölgesinde komünistliği 60 bin Nursî sayesinde önlemekteyim. Bu 60 bin talebenin içinde bir iki ahlaksız da çıkabilir. Bunları kitlemize mal etmek doğru değildir. Bu yüzden bölgenizde risale-i Nurlar toplattırılmamalıdır. Nasıl ki Arapça ezan okutturduk ve bu sayede Müslümanları Demokrat Parti cephesinde topladığımız malumunuzdur. Simdi de dağıttığımız bu Risale-i Nurlarla komünizmle ve masonlukla savaşacağız. Müslüman Demokratların göstereceği yardıma güveniyorum. Bundan ötürü birkaç defa
Ankara’ya gittim,Müslüman vekillerle görüştüm.. Bilhassa başvekil sayın Adnan Bey ve (Milli Eğitim Vekili) Tevfik ileri ve sayın (İçişleri Vekili) Namık Gedik’ten bu neticeyi tayin ettim…. Saidi Nursî “

25 Şubat : (Mehmet Barlas’ın babası) CHP’li Cemil Sait Barlas, 10 ay hapse mahkum oldu.

26 Şubat : Hükümet, İnönü’nün diğer birkaç milletvekili ile birlikte siyasî faaliyetleri nedeniyle dokunulmazlığının kaldırılmasını istedi.

07 Mart : Gazeteci Ahmet Emin Yalman, 15 ay 16 günlük mahkumiyetini çekmek üzere cezaevine girdi.

02 Nisan : Partisinin il kongresine gitmekte olan CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün bulunduğu tren, Kayseri’ ye 32 km kala valinin emriyle askerî birlikler tarafından önü kesilerek durduruldu. Saatlerce süren bir sinir mücadelesini kazanan İnönü, Kayseri’de büyük bir kalabalık tarafından karşılandı.

03 Nisan : Ankara’ya dönüş yolunda Yeşilhisar’a uğramak isteyen İnönü’nün otomobili İncesu köprüsü üzerinde askeri kamyonlar ve askerlerin oluşturduğu barikatlarla kesildi. Saatler süren tartışmalardan sonra İnönü barikatları yürüyerek yardı ve geçti.

05 Nisan : CHP Meclis Grubu, yayınladığı bildiriyle, son olaylar üzerinde durarak, yurdun selameti bakımından seçimlerin bir an önce yapılmasını istedi.

07 Nisan : Başbakan Menderes Parti Grubunda konuştu: “Memleket bugün kabili idare olmaktan çıkmıştır. İsler çoktan laçka olmuştur. Adliye islemez hale gelmiş, idare aciz düşmüştür…”

07 Nisan : CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün Kayseri gezisinde karşılaştığı engellemeler ve bunlara alet edilmeleri nedeniyle bazı subaylar ordudan istifa etti. İstifa eden subaylar tutuklanarak cezaevine konuldular.

12 Nisan : DP Grubu yayımladığı bildiri ile CHP’yi “silahlı ve tertipli ayaklanmalar hazırlamakla”, bir kısım basını da bunu yalan ve çarpıtılmış haberlerle desteklemekle suçladı ve üç ayda isini bitirecek bir Tahkikat (Soruşturma) Komisyonunun kurulması yönünde kararın alındığını açıklıyordu.

18 Nisan : DP Bursa Milletvekili Mazlum Kayalar ve Denizli Milletvekili Baha Akşit’in, ’CHP’nin yıkıcı, gayri meşru ve kanun dışı faaliyetlerinin memleket sathında cereyan tarzı ve bunların mahiyetlerinin nelerden ibaret olduğunu tahkik, tespit ve memleketin her tarafında yoğun bir halde görülen kanun dışı siyasi faaliyetlerin muhtelif sebeplerine intikal etmek, matbuat meseleleriyle adli ve idari mevzuatın ne suretle tatbik edilmekte olduğunu tetkik eylemek üzere Meclis tahkikatı açılmasını isteyen önergeleri’ kabul edildi. Önergenin görüşülmesi esnasında Mecliste sert tartışmalar yasandı. İnönü: ” Biz demokratik rejimi kurduk. Bu demokratik rejimi, istikametinden ayırıp baskı rejimi haline getirmek tehlikeli bir şeydir. Bu yolda devam ederseniz, ben de sizi kurtaramam…” dedi.

27 Nisan : Meclis bünyesinde kurulan 15 üyeli Tahkikat Komisyonuna ek yetkiler veren kanun, uzun ve çetin tartışmalardan sonra kabul edildi. 12 CHP Milletvekili 3-6 , İnönü ise 12 oturum Meclis’ten çıkarılma cezası aldı. İnönü’nün konuşmasının tutanaklardan silinmesi kararı alındı. Oturumdan çıkarılma cezası alan CHP milletvekilleri direnince genel kurul salonundan polis zoruyla çıkarıldılar. Komisyonun ilk icraatı, ülkedeki tüm siyasal etkinliklerin ve Meclis görüşmelerinin yayınlanmasını yasaklamak oldu.

Kurulan komisyon; sivil ve askerî savcılarla yargıçların tüm yetkilerine sahip olacak, istediği ev ve kuruluşu basabilecek, öngördüğü evrak, belge ve eşyalara el koyabilecek, gazeteleri toplatabilecek ve matbaalarıyla birlikte kapatabilecekti. Komisyon kararlarına karşı gelmenin veya savsaklamanın cezası üç yıla kadar hapis olacaktı.
DP’nin yargı yetkisini özel bir heyete veren bu kararı açık bir anayasa ihlaliydi ve iktidardan düşüp yargılandıklarında sorumlu tutuldukları en ağır suçu oluşturdu.

28 Nisan : TBMM görüşmelerini haber yapmaya kalkışan tüm gazeteler toplatıldı.

28 Nisan : Istanbul Üniversitesi öğrencileri, üniversite merkez binasında hükümet aleyhine gösteri yaptı. Güvenlik güçleri, gösterilere müdahale etti. Güvenlik güçlerinin üniversiteden ayrılmasını isteyen rektör Prof.Dr Sıddık Sami Onar, tartaklanarak Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Polis çaresiz kaldı, ordu birlikleri çağrıldı.

Gösterilerde, Orman Fakültesi öğrencisi Turan Emeksiz polis ateşi sonucu vurularak öldü, 40 kişi yaralandı. Üniversiteden çıkıp Sirkeci’ye kadar ilerleyen gençlerin karşı tarafa geçmemesi için köprüler açılarak geçiş kesildi. Ankara ve Istanbul’da sıkıyönetim ilan edildi.
29 Nisan : Ankara’da Siyasal Bilgiler ile Hukuk Fakültesi öğrencileri de eyleme geçtiler. Istanbul’daki eylemler de sürdü. Ankara ve Istanbul üniversiteleri 1 ay süreyle kapatıldı.

30 Nisan : Gençlerin protesto eylemleri sırasında tank üzerinden düsen Nedim Özpulat adlı genç öldü. Istanbul’da bir gün sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Ali Ulvi’nin karikatürü nedeniyle Cumhuriyet gazetesi 10 gün süreyle kapatıldı.

02 Mayıs : NATO Bakanlar Konseyi Istanbul’da toplandı. Protesto gösterileri yapıldı.

03 Mayıs : Emekli olmak üzere izne ayrılan Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cemal Gürsel, yazılı olarak hükümeti uyarmak istedi. Bu mektup ihtilalden sonra açıklanmıştır.

04 Mayıs : Yeni Sabah gazetesi 10 gün süreyle kapatıldı. Demokrat İzmir gazetesinden 16 kişi mahkum oldu.

05 Mayıs : Demokrat Partililer hükümete destek için Ankara Kızılay’da bir gösteri düzenlemeye karar verdiler. İktidara karsı gençler de aynı gün, aynı saat, aynı yerde gösteri yaptılar. (Gençlerin bu eylemi yapabilmek için “fısıltı gazetesi” denilen yöntemle haberleşmede kullandıkları 555 K, yani “besinci ayın besinde, saat beste, Kızılay’da” parolası siyasî tarihe geçmiştir.) Dolayısıyla DP’nin gösteri planı geri tepmiş oldu ve Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes alanda protestolarla karşılandı.

06 Mayıs : 555K gösterilerinin fotograflarını ve haberini yayımladığı gerekçesiyle Zafer gazetesi 1 hafta kapatıldı.

06 Mayıs : Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cemal Gürsel görevinden izinli olarak ayrıldı.

09 Mayıs : Hür Adam gazetesi 10 hafta kapatıldı

16 Mayıs : Milli Eğitim Bakanlığı 19 Mayıs gösterilerini yasakladığını açıkladı.

18 Mayıs : Aksam gazetesi 20 gün süreyle kapatıldı.

21 Mayıs : Harp Okulu öğrencileri Ankara’da, hükümet aleyhinde sessiz bir yürüyüş yaptılar. Önlem olarak Harp Okulu öğrencileri tatile gönderildiler.

22 Mayıs : Haberleşmeye sansür koyan Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı, beş kişinin bir araya gelerek dolaşmasını yasakladı.

25 Mayıs : Meclis, 20 Haziran 1960 tarihine kadar tatil edildi. Bugünkü birleşimdeki konuşmaların yayınlanması yasaklandı.

27 Mayıs : 27 MAYIS ihtilali.. Türk Silahlı Kuvvetleri idareyi ele aldı. Meclis feshedildi. Yeni anayasa ve demokratik müesseselerin kurulması hazırlığına başlanıldı.

28 Mayıs : Cumhurbaşkanı Celal Bayar istifa etti. 3 asker, 14 sivilden oluşan bir hükümet kurulduğu duyuruldu.

29 Mayıs : DP İçişleri Bakanı Dr. Namık Gedik, tutuklu bulunduğu Harp Okulu’nda pencereden atlayarak intihar etti. Gözaltına alınmış olan 150 kişi Yassıada’ya getirildi.
Alıntı

26 Eylül 2019

Ürgüp 12.08.2011

12.08.2011 Tarihinde  Ürgüp Yakınlarında Sağlıklı su kaynağından görüntüler




22 Eylül 2019

Liyakat, Biat



Yılmaz Özdil; Pür dikkat okumanızı rica ederim…

Liyakat,biat

1933.
Cumhuriyet on yaşına gelmişti.
Onuncu Yıl Marşı için yarışma açıldı.
Faruk Nafiz Çamlıbel ve Behçet Kemal Çağlar'ın yazdığı sözler seçildi, Cemal Reşit Rey besteleyecekti.



Mustafa Kemal güfteyi görmek istedi.
Getirdiler.



Çıktık açık alınla on yılda her savaştan
On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan
Başta bütün dünyanın saydığı başkumandan
Bir baca yükseliyor, durmadan her yamaçtan



Okudu.
Son dizenin üstünü çizdi.
“Demir ağlarla ördük, anayurdu dört baştan” yazdı.



Sonra da Behiç Erkin'e döndü.
Çanakkale'den beri arkadaşıydı.
İstiklal Madalyalı milli mücadele kahramanıydı.
Devlet demiryollarının kurucusu ve ilk genel müdürüydü.
“Sizlerin bu on senedeki emeğiniz iyi ifade edilmiyordu, o nedenle o mısrayı değiştirdim” dedi.



Türkiye Cumhuriyeti'nin on yıllık mucizevi kalkınma hamlesine imzasını atan Mustafa Kemal… Zihinlere mıh gibi çakılan “demir ağ” metaforuyla, Onuncu Yıl Marşı'na da imzasını atmıştı.



Behiç Erkin…
İstanbul doğumluydu.
Mustafa Kemal'den beş yaş büyüktü.
Kurmay subaydı.
Lojistik dehasıydı.
Çanakkale'ye asker ve mühimmat sevkiyatında inanılmaz işler yapmıştı.
Memleket işgal edilince saniye tereddüt etmeden Anadolu'ya geçti, milli mücadeleye katıldı.



Anadolu'ya geçtiği gün, Mustafa Kemal çağırdı.
“Ben cephede ne yapılması gerektiğini biliyorum, sen cepheye askerin mühimmatın erzağın nasıl getirilmesi gerektiğini biliyorsun, demiryolları işin ehli biri tarafından yönetilmezse bu işi yapamayız, demiryolları sana emanet” dedi.



Behiç Erkin, Mustafa Kemal'i yanıltmadı.
“Türkler demiryolu işletemez” önyargısını tarihe gömdü.
Savaştan sonra demiryolu okulu açtırdı, uzman personel yetiştirdi.
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları'nın kurucusu ve ilk genel müdürü oldu.
O yokluk döneminde memleketin demirağlarla örülmesinde birinci derecede katkısı oldu.
İşletme dilini Fransızca'dan Türkçe'ye çevirdi.
Demiryolları müzesi kurdu.
Sonradan İstanbul Teknik Üniversitesi adını alacak olan Mühendis Mektebi'ne özerklik kazandırdı.
Milletvekilliği yaptı, bakanlık yaptı, büyükelçilik yaptı.



Kurtuluş Savaşı'nın en kritik günlerinde, Mustafa Kemal acil ibaresiyle bir telgraf göndermişti.
“Sevkiyatı hızlandırın, trenleri son sürate çıkarın, geciktiren idamla cezalandırılır” diyordu.
Behiç Erkin derhal cevap telgrafı gönderdi.
“Bu hat 40 kilometreden süratli gitmeye müsait değildir, hızlandıralım derken tek bir sevkiyat bile yapamayabiliriz, emrinizi aldım, bu nedenle uygulamadım, ikinci emrinizi bekliyorum” dedi!
Mustafa Kemal'den tekrar telgraf geldi:
“Sen nasıl uygun görürsen Behiç…”



İşte bu diyalog ve bu omurgalı karakter nedeniyle, Mustafa Kemal tarafından Behiç'e Erkin soyadı verildi.
Mustafa Kemal kendi el yazısıyla Behiç'e gönderdiği mektupta, Erkin'in anlamını şöyle yazmıştı: “Her şart altında kendi doğrularını dile getirme cesaretini gösteren, bağımsız kişi.”



Behiç Erkin gerçekten her şart altında kendi doğrularını gerçekleştiren, bağımsız kişiydi.
İkinci Dünya Savaşı'nda Fransa nazi işgali altındayken, Paris Büyükelçimiz'di.
Müthiş bir insanlık örneğine imza attı, 20 bine yakın Yahudi'ye Türk pasaportu vererek, Türk vatandaşı gibi göstererek, ölümden kurtardı.
“Türk ulusu adına konuşuyorum, Atatürk önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nde din, dil, ırk ayrımı yoktur, vatandaşlarımıza dokunamazsınız” dedi.
20 bin insanı kurtardı.



1961'de rahmetli oldu.
Vasiyet etmişti…
“Beni, ilk demiryolu genel müdürlüğü görevini üstlendiğim Eskişehir'e, İzmir-İstanbul-Ankara hatlarının birleştiği yerde toprağa verin” dedi.
Orada yatıyor.



Albay rütbesiyle emekli olan Behiç Erkin, ömrü boyunca not tutmuştu, yaşadıklarını gün gün kaydetmişti.
900 defterden oluşan notlarını 29 Ekim 1958'de Türk Tarih Kurumu'na teslim etti.
Devlete millete tek kuruş yük olmamak amacıyla, yayın masrafları için 10 bin lira bağış yaptı, o günün parasıyla çok ciddi paraydı.



Pür dikkat okumanızı rica ederim…



Kelimenin tam manasıyla “yurtsever devrimci” olan Behiç Erkin, Türk Tarih Kurumu tarafından yayınlanan “Hatırat” isimli kitabının son paragrafında kelimesi kelimesine şunları söylüyor…



“Yukarılarda beyan ettiğim veçhile ben, 1920-1928 seneleri arasında demiryollarını idare ederken, ihmale hiç tahammül edemezdim.
Aldığım ve aldırdığım tertibat sayesinde bu sekiz sene içerisinde hiçbir yolcu telef olmamış ve yaralanmamıştır.
Alelhusus, 1922 büyük taarruzu sırasında Yunanlıların tahrip ettikleri demiryollarının ilk tamiri, iki metre boyunda ray parçalarıyla yapılmış ve demir köprüler gelinceye kadar ahşap köprülerle hat işletmeye açılmış iken, bu sırada dahi bir kaza kaydolunmamıştır.”



Kurtuluş Savaşı…
Büyük Taarruz…
Kaza bile yok!



“Liyakat aşığıyım” diyen Mustafa Kemal'in, devlete yönetici seçerken ne kadar isabetli tercihlerde bulunduğunun kanıtlarından biriydi.



Ve dün…
Devlet demiryolları genel müdürü görevinden alındı.



Alt tarafı üç yıl görev yaptı.



2016'da 67 ağır kaza oldu.
95 kişi hayatını kaybetti.
2017'de 45 ağır kaza oldu.
54 kişi hayatını kaybetti.
Kimisinde tren trene vurdu, kimisinde hemzemin geçitte tren insana vurdu, kimisinde tren raydan çıktı.



2018…
Edirne'den İstanbul'a giden tren Çorlu'da devrildi, cinayetten farksızdı, raylar çamaşır ipi gibi havada asılı duruyordu, altında toprak yoktu, çünkü kontrol eden yoktu, kontrol etmesi gereken işçileri işten çıkarmışlardı, bir ay önce yapılması gereken bakım-onarım ihalesini iptal etmişlerdi, yedisi çocuk, 25 insanımız hayatını kaybetti, 328 insanımız yaralandı.
Seçim şovu yapmak için, oy toplamak için, eksikleri tamamlanmadan açılan, sinyalizasyonu bile olmayan tren hattında, Ankara garından çıkan hızlı tren, karşı yönden gelen kılavuz lokomotifle kafa kafaya çarpıştı, dokuz insanımız hayatını kaybetti, 86 insanımız yaralandı.



Geçen hafta…
Kılavuz tren tünelde duvara çarptı, iki makinist hayatını kaybetti.



Liyakat var.
Kurtuluş Savaşı'nda bile kaza yok.
Biat var.
Trene binerken helalleşiyoruz.



Devletin her kurumunda böylesine yeteneksizleri bulup biraraya getirmek, özel yetenek olsa gerek!